title: Haşkeş Gafeliler link: http://orhanbalci.net/tr/?p=7 author: Orhan Balci description: post_id: 7 created: 2007/05/08 22:46:55 created_gmt: 2007/05/08 19:46:55 comment_status: open post_name: haskes-gafeliler status: publish post_type: post
Haşkeş Gafeliler
Bütün serüven tohumun toprağa düşmesiyle başlar. Toprakta huzura kavuşan tohum uykuya dalar. Dalar dalmasına da içinde yeni doğuşun heyecanını taşır. Bir iken bin olmanın gururunu duyar içten içe. Güzdür mevsimlerden. Daha önünde atlatılacak uzun ve çetin bir kış dönemi vardır. Onun için var olmakla yok olmak arasındaki çizgiyi belirler kış. İpin bir ucunda çeneleri bir birine kenetleyen ayazda donan narin yapraklar varken diğer ucunda da toprak döşek, kar yorgan zevkü sefa süren fideler bulunur. Baharla birlikte o da açar gözlerini hayata. Gerinerek uzun uykudan kalkmanın verdiği keyifle çevirir yüzünü göğe, parlayan güneşe. Ama kimileri için ayrılık vaktidir bahar. Zira tarla o kadar tohumu kaldıramamakta, büyüyen fideler yer kavgasına tutuşmaktadır. Tarla da kalacak fidelerin selameti için çapa yapılır. Sık olan yerler seyreltilir, yerinden kaldırılan otlar sofralara misafir edilir. Çapanın da usülü, adabı, zamanı vardır. Zira inkıtaya uğrarsa rahmet, gecikirse vuslatı yer ile yağmurun “Aman göneni kaçmasın toprağın” diyerekten tehir edilir çapa sezonu. Çapayla birlikte boy atmaya başlar tarlamız sakinleri. Hem de ne boy atma… İki ay gibi bir süre zarfında birbirleriyle yarışırcasına yarım adam boyu oluverirler. İşte tam bu vakittir ki yeri o muhteşem morlu, beyazlı çiçekleriyle boyarlar. Başka renk yoktur onların paletinde. Sadece mor ve beyaz… Yaprakların yeşilini de ekleyince tuale, en usta ressamın ağzı açık kalır ortaya çıkan kompozisyon karşısında. Yaklaşmaktayken mutlu sona, bir merhale daha kalmıştır dostumuzun atlatması gereken. O da kurak geçebilecek yaz mevsiminin ilk aylarıdır. Yanar kavrulur da bir tanecik mahsül vermez yaz gereğinden sıcak geçerse. Hasat vaktidir dostlar toplanın hele. Çoluk, cocuk, kız, kızan… Kapan heybesini, torbasını, kesesini; geçiren başına yazmasını,takkesini koşsun tarlaya. Herkese ihtiyaç var. Çünkü yok bu meretin biçeri, döveri. Tek tek toplanacak herbiri, tek tek konacak denklere, balyelere. Öyle kolay bi iş de değil hani. Güneş tepede. Verelim arada bi mola. Yiyelim karpuzu, yoğurdu. Sonra çalışmaya devam. Kim daha iyi bu işte deyip de tutuştuk mu yarışa bitiverir çabucak tarlada işin. Denkler taşındı mı tarladan eve iyi bir uykuyu hakeder bünyeler. Acısa da elindeki çizikler aldırış etme zira olacaktır kusuru her güzelin elbet. Biten bir yüzüdür yolculuğun. Kısa ama önemli bir mesafe daha vardır katedilecek. Özellikle çocuklar bayılır tohumu kabuktan ayırmaya. “Pat pat” sesleri eşliğinde kırılan kellelerin üzerinden acımasızca geçer yuvak. Bir o yana, bir bu yana…Çocuklar tepinirken kellelerin arasında, kalburdan geçer ezilenler. Kabuklar bi tarafa, taneler bi tarafa… Tartılır kantarda kabuk, ölçülür şinikte tane. Savrulur rüzgarda son bi defa en saf haline ulaşmak için. Evladım ne bakıyosun açsana kesenin ağzını. Tane girdi keseye, hikaye erdi sona. O tohum hergün mideye indirdiğimiz börek, çörek, poğaça ve daha bir çok hamur işi yiyeceği süsleyen haşhaş tanelerinden sadece biri. Haşhaş, namı diğer afyon, memleketime ismini vermiş nadide bitkinin hayat çemberidir yazdıklarım. Dişinizin arasına her kaçan haşhaş tanesinde bizleri hatırlamanız temennisiyle hürmetler :)
Comments
samet ç: gercekten çok güzel yazılmış.bir haşhaş tanesi bundan daha iyi anlantılmaz olsa gerek