Jan 1, 0001  

title: İki Tepe, İki Dağ Ortasında Bizim Bağ link: http://orhanbalci.net/tr/?p=8 author: Orhan Balci description: post_id: 8 created: 2009/10/30 21:42:23 created_gmt: 2009/10/30 18:42:23 comment_status: open post_name: iki-tepe-iki-dag-ortasinda-bizim-bag status: publish post_type: post

İki Tepe, İki Dağ Ortasında Bizim Bağ

[caption id=“attachment_406” align=“alignnone” width=“470” caption=“Haşhaş”]Haşhaş[/caption] Malumunuz ekmek kavgası, iş güç ve benzer nedenlerden dolayı ülkemizin nadide şehirlerinden birinde ve hatta en kalabalık olanında ikamet etmekteyim. İstanbul’un boğazıydı, tarihiydi, erguvanıydı, kargaşasıydı, kapkaççısıydı, tinercisiydi derken yedi tane tepesini unutmamak lazım gelir. Buraya “yedi tepe” İstanbul diyorlar. Bu yakıştırma öylesine yerleşmiş ki İstanbullu’ların hayatına, üniversitesinden tutun da giyim markasına (bknz. SevenHill) kadar her alanda karşınıza çıkması mümkün. İyidir güzeldir bu yakıştırma da nereden gelir acep diye biraz googling (internette araştırma yapmanın gavurcası) yaptıkan sonra İstanbul’un suriçi diye tabir edilen eski kısmının yedi adet tepe üzerine kurulu olduğunu öğrendim. Burada sizlere bu tepeleri tanıtacak değilim. O zaman ne diye anlatıyon bize bunları demeden önce bi düşünün bakalım. Bayat’ımızı, etrafını bi hayalinizde canlandırın bakalım. Hah işte şimdi oldu. Kardeşim İstanbul’un yedi tane tepesi varsa bizim de iki tepemiz üstüne üstlük iki tane de dağımız var. Çalca’mız, Dedegırağı’mız, Eğerli’miz, Asar’ımız var. Bunlar da yetmedi bi de ortalarında bağımız Bağyeri’miz var. Çalca’dan başlamak istiyorum önce. Zira o sevdaların, sevdalıların mekanıdır. Bayat düğünlerinin olmazsa olmazı Çalca gezileri bu tepeyi özel kılar. Koskoca tepede kala kala 3 tane ağaç kalmış bunlarda zirvede. O üç ağacın altında sohbet edilir, ağaca para çakılır. Baraj yapımı sırasında buradan alınan taşlar kullanıldığı için bu tepe bana hep böğründen yaralanmış bir canavarı anımsatırdı. Sekkaşı’na uzak olması hasebiyle pek içli dışlı olamadık kendisiyle ama yine de Bayat coğrafyasının vazgeçilmezidir kendileri. Evimize yakın olmasından dolayı Dedegırağı daha bir hatıra doludur benim için. Bayat’a Ankara yönünden girerseniz üzerindeki gsm antenleriyle ilginizi hemen çekecektir. Bu günlerde eteklerine evler kondurulduğuna, üzerinden yollar geçtiğine bakmayın, küçüklüğümde kendi halinde yeşil mi yeşil bir tepeydi. Bugünkü evlerin yerinde ise harmanyerimiz vardı. Kendimi yeni yeni bildiğim yıllarda harmanyerinde top oynardık abilerle. Şimdinin çim sahalarına taş çıkaracak bir çayırı vardı o zamanlar. O zamanlar Dedegırağı’nın çocuklar için diğer bir manası ise patates közlemesiydi. Evden getirdiğimiz patatesleri bir kaya dibinde közler bir güzel yerdik. O günün izlerini ve islerini hala kayalar üstünde görmeniz mümkündür. Kışın ise Dedegırağı bizler için kızak pistine dönüşürdü. Tepenin dik yamacında hızlı bir kızaktan daha nefes kesici ne olabilir ki. Baharda uçurta uçurmak için mükemmel bir ortam hazırlardı çocuklara Dedegırağı. Kısaca çocukların cennetiydi Dedegırağı ve etekleri. Tepeleri yalnız bırakıp dağlarımıza selam duralım. Asar’ın heybeti, Eğerli’nin muhabbeti… Asarın kendine has bir duruşu, asaleti olmuştur bana göre. Kaleyi andıran görünüşü insana gözdağı verir. DEVAM EDECEK

Comments

Arif: abi babam ve burhan dayım yeni yazını okuduk çokta güzel olmuş dayım diyo ki top oynamayı benden öğrendi. senide telefonda aradık görüşme yapmak için herhalde meşguldün